Boyun Fıtıklarının Tedavileri
Boyun fıtıkları, bel fıtıklarının aksine çok daha nadir görülen hastalıklar olmasına karşın, en az bel fıtıkları kadar ağrılıdırlar ve hastayı tabiri yerinde ise “perişan” ederler. Boyundan başlayıp o taraf kürek kemiğine ve oradan da bütün kola yayılan, kolu sızlatan veya sanki kolu kemiren bir ağrı tipi ile hastanın kolunu koyacak yer bulamaması şeklinde tarif edilebilir. Genellikle başın üzerine kaldırıldığında kol ağrısı kısmen azalsa da geceleri ağrı iyice artar ve uyku uyutmaz. Bu ağrı tipi, klasik ağrı kesiciler ile genellikle hiç azalmaz. O yüzden de hastalar pek çok kez doktor değiştirmek zorunda kalırlar.
Kürek kemiği ve boyuna sıcak uygulama ve kolu yukarı kaldırma ile kısmen rahatlama olsa da hastanın mutlaka uzman bir doktora görünmesi gereklidir. Öncelikle fizik tedavi uzmanına ve gerekirse de beyin omurilik ve sinir cerrahisi uzmanına başvurması hastanın rahatlamasına ve tedavisinin doğru yapılmasına olanak sağlar. Bel fıtıklarının aksine, boyun fıtıkları fizik tedaviden çok ama çok daha fazla yarar görebilirler. O yüzden öncelikle fizik tedavi uzmanının kontrolünde yapılan fizik tedavi uygulamaları ve egsesizler ile hastalarımızın çok büyük bir kısmı tam olarak iyileşebilirler. Ancak çok küçük bir grup hasta, eğer dayanabilirlerse cerrahi tedavi uygulanmadan düzelebilirlerse de bu hastalar “Beni bu ağrılardan kurtarın !!” diyerek ameliyat olmak istediklerini ifade ederler.
Bu durumda da diğer pek çok durumda görülen, çevre baskısı aynı şekilde hastayı korkutmaya yeter. “Sakın ameliyat olma !! Bizim komşu ameliyat oldu da, ondan sonra iyice kötüleşti….” ve buna benzer korkuya sebep olan ifadeler, zaten ağrı çeken, psikolojisi bozulmuş ve günlerdir uyuyamayan hastanın sağlıklı düşünmesini iyice azaltır. Hasta kişi veya yakını alışıldık manzaralar ile farklı yöntemler ile çareler aramaya başlarken hem zaman, hem para kaybeder hem de boşu boşuna ağrı çekip uykusuz geceler yaşamaya devam ederler. Her zaman ve bu durumdaki her hastaya söylediğim gibi hasta ve yakınının öncelikle doktoruna güven duyması, gerekli olan fizik tedavi ise ona, cerrahi ise de cerrahına güvenerek bir an önce tedavisine başlaması gereklidir. Ancak ne yazık ki bu nadiren böyle olmaktadır. Genellikle en son çare olarak gelen hasta “Bir de seni denemeye karar verdim !!” gibi söylemlerde bulunmaktadır.
Hastalarımıza her fırsatta gerekli ön bilgileri verip doğru tedaviye başlamalarını sağlamaya çalışmaktayız. Ancak her işte olduğu gibi bu durumda da mutlaka hasta ve yakınlarının gerek biz doktorlar gerekse yazılı ve görsel medya tarafından eğitilerek yanlış kanıların ortadan kaldırılmaya çalışılmasının herkese yararlı olacağını düşünmekteyim.